Gece Evi Rpg Site içindeki forumları görebilmek için, üye olmanız gerekmektedir.GECE EVİ'NE HOŞGELDİNİZ. |
|
| Profesör Seçimleri | |
|
+5Anya Mille Marianne M. Larkhill Angelina Marissa Kasity Montea Sandro Deangelo Neferet cés Nile 9 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Neferet cés Nile Admin
Mesaj Sayısı : 64 Kayıt tarihi : 30/07/09 Yaş : 31 Nerden : Selene'in yıldızlı göklerinden..
| Konu: Profesör Seçimleri Perş. Tem. 30, 2009 9:59 pm | |
| Ne profesörü olmak istiyorsunuz?(*Astronomi,*Yabancı Dil,*Şiir,*Vampir Sosyolojisi,*Dövüş Sanatları,*Edebiyat,*Drama/Müziğe Giriş.) - Kod:
-
Karakter Adı: Karakter Özellikleri: Örnek Rp: - Spoiler:
Spoiler içerisinde.
| |
| | | Montea Sandro Deangelo Drama/Müziğe Giriş Öğretmeni
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 01/08/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri C.tesi Ağus. 08, 2009 6:52 am | |
| *Drama/Müziğe Giriş
Karakter Adı: Montea Sandro DeangeloKarakter Özellikleri: B u sonsuz yaşam fikrinden önce nasıl desem... Fazlasıyla 'duygu yüklü' olduğumu söyleyebilirim. Tutkuluydum... Hem de haddinden fazla. Neredeyse saplantı derecesinde... Kendime göre bir espri anlayışım ve mükemmel olduğunu iddia edebileceğim bir sesim var. Şarkı söylemeyi seviyorum ve bu konuda başarılıyım. Eh... Bunlar iyi yönlerimdi, tabi ki ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim. İnatçı ve saplantılı olduğumu söylerler. Kesinlikle karşıyım! Tamam belki biraz hırslıyım ama asla inatçı değil! Saplantıyla uzaktan yakından alakam yok üstelik. Olsa olsa fazla benimsemek olur benimki. İnsanlar da çok abartıyor canım! Arada bir öfkelendiğimi kabul etmeliyim ama öfkem geldiği kadar çabuk gider sizi temin ederim... Örnek Rp:" Baba, oğul ve kutsal ruh adına... Konuşmalıyız peder..."Soluk soluğaydı, kolay değil neredeyse bir uçtan bir uca koşmuştu Brooklyn' i. Dün geceki günahlarından arınmak zorundaydı, yoksa içini kemiren o korkunç pişmanlık duygusundan arınamayacaktı..."Peder, lütfen... Daha fazla bekleyemem, Tanrı' nın affına ihtiyacım var, Onun 'Sen benim çocuğum değilsin' diye fısıldadığını duyuyorum, lütfen Peder..."Yaşlı adamı beyazlı sarılı cübbesinin yeninden yakalamış, yaşlı gözlerle bakıyordu adamın huzurlu ve tuhaf bir biçimde sakin olan iifadesine. Karşısında kendi durumunda bir adam dursaydı eğer asla böyle sakin ve sabırlı davranamazdı, emindi bundan ama nasıl bir tepki vereceğinden emin değildi. Belki de aynen böyle şefkatle bakabilirdi yüzüne kimbilir....Yaşlı peder aynı beklediği gibi, ifadesi kadar sakin bir tonlamayla konuşmuştu:" Gel buraya sevgili çocuğum, Tanrı affedicidir, O, kullarını sever..."İster istemez yaşlı bedene bıraktı kendisini ve o tuhaf, siyah perdeli odaya girdiler. Bir paravan yaşlı adamı görmesini engellemişti bir anda, böylesi daha ruhaniydi belki de. Sanki Tanrı' yla konuşuyormuşssun gibi..." Peder... "Sesi titrek ve güvensizdi, sarılıp bağıra bağıra ağlayacağı birilerine ihtiyacı vardı, belki beş yaşında olsa ağlardı da, ama... Ama şimdi yavaş yavaş otuzuna yaklaşan bir adam olmuştu ve bu yaştaki bir adamın ağlaması toplumda pek hoş karşılanmıyordu..." Peder ben... Ben çok büyük bir günah işledim... Onun canını yaktım, hem de çok fazla... Çok kan aktı, peder ben.... Ne yapacağım? Ya öldüyse ? "Titreyen ellerini kaldırdı ve avuçlarındaki kuruyup katılaşmış kana baktı. Dün gece o hayat kadınını kullanmak istemişti, bencil ruhunu doyurabilmek için fakat bu defa fazla ileriye gitmişti... Normalde asla izin vermezdi böylebirşeye fakat.... Dün gece ruhundaki, bedenindeki, kalbindeki tüm insani duyguları yitirmişti sanki... Kadının yarım yamalakingilizcesiyle yalvarması daha da tetklemişti vahşiliğini ve hızıını alamamıştı bu defa... Belki de ölmüştü. Kim bilebilirdi ki? Kanı görünce korkunçbir kabustan uyanmış gibi bakmıştı avuçlarına. O farkındlık anında hissettiklerini asla unutmayacaktı. Korkunç bir pişmanlık ve yüreğindeki sıkışma... O korkunç hastane odalarında bile hisetmemişti bunu ve asla sığınmadığı, pazar ayinlerine bile hiç katımadığı kiliseye atmıştı kendisini. Tanrı' ya küskündü, onu sürekli cezlandırdığı için...Üzerine bulaşmış kan lekelerine baktı korkuyla, ya onu öldürdüyse? O kadını pazarlayan adama fazlasıyla para bırakıp kelimenin tam anlamıyla 'kaçmıştı' oradan. O meblanın adamı susturcağını biliyordu fakat vicdanını kim susturcaktı? Ruhunun sonsuz ızdırabında aklını yitirmek üzereyken pederin sesini duydu, evet arada paravan varken fazlasıyla mistikti..." Sen Tanrı' nın çocuğusun, Tanrı affedicidir, O bağışlamayı sever yeter ki yürekten iste... "" Teşekkür ederim peder. Fakat bu defa farklı. Tanrı beni hiç sevmedi ve bu defa onu gerçekten öfkelendirdim. Ben niye bunları yaşıyorum peder? Niye? " Devam etmeyi çok isterdi fakat boğazına düğümlenmişti sözcükler. Tanrı' yla tek başına konuşacaktı, aracısız.... Peder konuşmaya hazırlanırken onu ardında bırakıp küçükodadan çıktı ve kilise banklarına oturdu. Tam karşısında İsa' nın çarmıha gerilmesini resmeden bir tablo aslıydı. Elleri çivilerle delinmişti yakışıklı adamın ve ayakları da. Ama kan yoktu, sanki onun kanı Maria Magdelana' nın gözyaşı olmuştu, tabloda öyle resmedilmişti en azından. Belki de Meryem Ana' ydı resimdeki, emin değildi... Yine dün geceki görüntüler gelmişti gözünün önüne, peki o kadının kanı kimin gözyaşı olacaktı? Bu ızdırabın azabına dayanamazdı, hemen kaçırdı bakışlarını...Kilisenin yüksek, renkli camlarının renkli yansımaları titreşiyordu karanlık tuğla duvarda, Tanrı' nın eli? Duvar Christian' ın ruhuna öyle çok benziyordu ki... Sessiz, karanlık...Rahibin ağır adımlarla odadan çıkıp biten mummları yenilemeye geldğini gördü. Hemen eğmişti başını, o günahsız ruha bakmaya hakkı yoktu, acımasız bir günahkardı o! Asla affedilmeyecek bir günahkar... Üzerindeki kan lekelerine takıldı gözü. Kadın kanadığını anlayınca dokunmuş, ardındankorkuyla gerileyen Christian' ın tişörtünü tutup bulaştırmıştıkanını... Bu gömleği yakmalıydı..." Tanrım, gerçekten çok üzgünüm... Gerçekten... Bağışla beni, İsa, Davud, Muhammed, Musa... Hepsinin ruhları adına yalvarıyorum bağışla beni... "Beceriksizce edilmiş içten duasını iletirken dudakları titriyordu, şu bankın üzerine kapanıp ağlayabilmeyi ne kadar çok isterdi.... | |
| | | Neferet cés Nile Admin
Mesaj Sayısı : 64 Kayıt tarihi : 30/07/09 Yaş : 31 Nerden : Selene'in yıldızlı göklerinden..
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri C.tesi Ağus. 08, 2009 7:21 pm | |
| | |
| | | Angelina Marissa Kasity Astronomi Öğretmeni
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 23/08/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Paz Ağus. 23, 2009 4:52 am | |
| Karakter Adı: Angelina Marissa KasityKarakter Özellikleri: Görebildiğiniz ya da hayal edebildiğiniz en mükemmel şeyi hayal edin. İşte Bella hep o olabilmek çin çabalar. Kendiyle övünmekden ya da kendisiyle ilgili herhangi kıskandırma işleminden hiç hoşlanmaz. Onun düşüncesine göre herkes kendi yeteneklerini kendine saklamalı eğer mükemmelseniz ve mükemmel olmak istiyorsanız kimseye hava atmak için değil kendinizi iyi hissede bilmek için mükemmel olmalısınız. Bella da bunun için uğraşır. Bella kişilerin farklarına, özelliklerine veya dışlanılacak herhangi özelliklerine aldırış etmez. Onun gözünde herkes birbiriyle eşittir. Kötülüğün ne anlam ifade ettiğini veya kişiye nasıl zevk verebildiğini hiç anlamamıştır ve anlamayacaktırda zaten. İçinde sadist düşünceli insanlara karşı hep bir nefret beslemiştir ama bir gün o insanlarında düzelebileceğine inanmaktadır. Eğer kötü düşünceli insanların yardıma ihtiyacı olsa Bella onları görmezden gelemez. Her zaman yardım etmek için elinden geleni yapar.Örnek Rp: - Spoiler:
Neden bu kılığı seçmiştim sanki? Daha rahat bir şeyler olamazmıydı? Şuna bak aşkı kostümü iğrenç görünüyordu hele o şapka! Hem ben nasıl öldürecektim bu adamı yemek yaparken? En iyisi çıkıp yemeklerden memnun olup olmadıklarını sormak. En iyisi bu olurdu her halde. Beyaz uzun şapka başımdan arkaya düşüp duruyordu zaten ona çok sinir olmuştum. Yüzümde ki pis sırıtmayla mutfakdan dışarıya çıktım. Adam şişman ve neredeyse keldi. Durup dururken gülüyor ve hiddetle konuşuyordu. Belli ki buraya yemek yemek için gelen müşteriler adam yüzünden pekde memnun değildi. Adamın birden gülmeleri insanı korkutabilirdi. İnsanlar hiç ses çıkarmıyorlardı salonda ki tek ses belli belirsiz gülmeler ve adamın kalın sesiyle yaptığı konuşmalar. Ne kadar saçma? Adam kendi kendine söyleyip kendi kendine gülüyordu. Usulca yanlarına gittim ve bahane sorumu sormak için yavaşça eğildim.
"-Yemekler nasıl beyendiniz mi?"
Herkesden onay gelince kalkarker elim yalnışlıkla ağzına kadar dolu olan büyük su bardağına şiddetle çarptı ve orada büyük br kargaşa oldu. Müşteriler ağızları açık bir şekilde bakıyor ben durmadan özür diliyordum. Adamın yakınları bağırıyor çağırıyordu. Bir bayan içeriye girdi ve adamı odasına davet etti. İşte o zaman onunda katil olduğunu sezinledim. Ne yani! Sadece bir su dökülmüştü bu bukadar da büyütülecek bir mesele değildi. Buradaki tartışmayı ve gürültüyü duymuş olacxak ki içeriden büyük bir hışımla garson geldi. Ben ne diyeceğimi bilemiyordum ne yapacağımıda. Şimdi öldürsem etraf ana baba günü gibi kesin yakalanırım. Neden bu görevi üstlenmiştim ki zaten. Adam zengin ya korumaları falan varsa işte o zaman hapı yutardım. Garson kılıklı adam bana pekde yabancı gelmiyordu ama neyse şimdi onu bulmakla değil şu adamı öldürmekle ilgilenmeliyim. Ama şimdi öldüremezdim etraf kalabalıklaşmıştı. Büyük ihtimalle yapacağım tek şey şimdilik içkişine ilaç koymaktı. Böylece tuvalete gitmek için masadan ayrılacaktı ve bende amacıma ulaşıp onu öldürecektim. Bu planı uygulayıp uygulamamaya karar vermeden bayanı tekrar dikkate aldım ve ister istemez bazı düşüncelere daldım. Nee?? Oda mı aynı adamın peşinde? Bu neredeyse imkânsıza yakın bir kere o adamı öldürme görevini ben almıştım ve şimdi o benim işimi elimden alıp adamı kendisi öldürecekti! Tabii ki buna izin veremezdim hem neden vereyim ki? Beyaz aşçı kıyafetim de kan belli olacaktı belki ama ben her ihtimale karşı içime bir kat daha kıyafet giymiştim ne olur ne olmaz. İçimde ki kıyafet yüzünden kostümüm çok sıkmıştı içime karnımı çekmekden neredeyse bayılacaktım bu yüzden bir an önce şu kel adamın işini bitirip kayıplara karışmam gerekiyordu tabi bayan beni engellemezse. Şimdi ne yapacaktım ben? Herkesin içinde o adam benim amlım mı diyecektim yoksa bırak öldürsün mü? Tabi ki konuşmam gerekiyordu gerekirse zorlamak. Birden arkamda ki garsonu fark ettim ve şimdi hatırladım garsonda bir katildi. Ne yani bir adama üç kişi birden mi? Yok artık daha neler? ama yinede bu adamı ben öldürecektim. Bu yüzden hemen bir plan yapmam gerekirdi. Şöyle bir düşündükten sonra aklıma bir fikir gelmişti ama pek emin değildim yapıpı yapmamak konusunda. Fikrim bayağı basitti ama yinede denemek zorundaydım çünkü bu mal benim olmak zorundaydı. Malıma onun ölçülerinde erkek takım elbisenin yanımda olduğunu ve onun böyle dolaşmamasının gerektiğini hasta olabileceğini söyleyecektim. Nerede dediğinde koridorun ilerisinde ki askıdaki çantamda olduğunu söyleyecektim. Ona vermek için onu oraya götürecektim ve bam! Adamı öldürecek oradaki açık bıraktığım pencereden tüyecektim. Aceleye gelmiş ve basit bir plan olmasına rağmen denemek en doğru olabilecek karardı bu yüzden hemen adamın yanına eğildim ve kulağına şunları fısıldadım.
"-Bakın bey efendi gerçekten çok üzgünüm ama beni bir dinleyin. Çantamda tamda sizin ölçülerinizde pahalı ve çok şık bir takım elbise var. Size özürüm olarak o takım elbiseyi sunuyorum. Eğer kabul ederseniz çok sevinirim. Hem böyle ıslak durmayın haasta olabilirsiniz ve ben bunu açık yüreklikle söylüyorum ki sizin hasta olmanızı istemem. Lütfen teklifimi kabul edin."
Adam ikna olmaz bir zır deliydi sanki. Ne olurdu benimle gelse ama yok nerde?! Gerçi şuan düşünmem gereken şey üç kişinin aynı adama talip olması. Biri adamın işini bitirirken diğerleri yakalanma olasılığı çok yüksekti ve eminim ki kimse yakalanmak ve hapisi boylamak istemezdi zaten isteyeninde deli olması gerekirdi! Adamı ikna etmek için ağzımdan çıkan kelimeler dışında çok farklı hissediyordum. Aslında adamın işini bitirmesen ne olurdu ki? Adam sonuçta ölecek değil mi? Hem yakalanma şansımda sıfıra iner. Adam tam yumuşamışken garson elinde güzel bir şarap şişesi ile geldi. Adamdan özür diledi ve bizi konuşmaya davet etti. İşte o zaman şüphelerimin gerçek olduğunu anladım garsonda bir katildi! Yavaşça doğruldum. Bir kaç dakika öncesine kadar masada ki herkesin gülüp eğlenen surat ifadeleri gayet soğuk ve yapmacık görünüyordu. Hele masanın en uç köşesinde oturan sıska kadının donuk suratı ve keskin bakışları sinirimi bozuyordu. Onun bakışlarına aldırmadan garsonun yanına gittim. Diğer bayanda gelince hızla masadan beş on adım uzaklıklaştık. Duvarın yanında durduk ve hemen garson fikrini ortaya döktü. Duvardaki karışık desenler beni o kadar çok etkilemişti ki biraz zaman geçince anca soruyu anlayabildim. Evet doğru bilmişti tahminimce! Üçümüzünde burada olma sebebi gayet açık ve netti! Sinir bozucu o kadar şeye bir adam için katlanmakta gerçi çok saçmaydı ama ucunda para vardı. Ahh tabi birde tepemizde bulunan lamba! Gözümü alıyordu. Çok şık ve kristallerden yapılmıştı ama aslında kristalleri ışığı yansıtmak için kullanmışlar. Of bana neler oluyordu anlamıyordum. Aklım hep bir yerlere gidip duruyordu. Hele bu kadar rahatsız edici bir durumdayken! Aşçı gömleğini birleştiren kırmızı düğmeler beni iyice sıkıyordu artık. Bu durumu hemen halletmemiz için tartışmamız gerekirdi ve tartışmak içinde birimizden gelecek cevap. Zaten adamın "-Aynı adama talibiz" lafı kulaklarınmda yankılanıyordu. Daha fazla bekleyemezdim cevap verecektim.
"-Evet doğru bildin genç adam! Şimdi ben derim ki birlikte öldürelim. Alacağımız parada yanımızda kalır!"
O sırada yanimizdaki diğer bayan söze girişti.
"-Birliktemi? Olmaz arkamızda iz bırakabiliriz hemde koca bir restoran! Bence restorantı patlatalım! Ne bir iz nede bir şüpheli kalır?"
Dayanamadan hemen söze giriştim. Neden böyle yaptığımı bilemiyordum ama bu plandaki mantık hatasını dile getirmek istemiştim.
"-Nasıl?! Sizi bilmem ama ben her ihtimale karşı bu restoranta yetecek büyüklükteki bir bombayı yanımda taşımıyorum. Ahh tabi yanında taşıyan varsa patlatalım!"
Dediklerimde kendimi çok haklı buluyordum ünkü kim yanında bir bonmba taşırki? Hele de basit bir cinayet işiyse?! Kızın yüzüne bektığımda yüz hatları gerilmiş ve çok sinirli görünüyordu. Adam ise gayet rahattı tâki bayanın önerisine kadar. Öneri geldiği anda kaşları çatılmış görünüyordu. Fikir güzeldi ama malzemesi? Ben bir katildim bir bomba uzmanı değil! Neyi nereye kouyarsan nekadar etkisi olur bilemiyordum ki daha öncede başıma bir patlatma olayı gelmemişti. Her zaman işimi mallarımı bir kenara çekip susturucu yada bıçakla öldürürdüm. Gerçi şimdi işler değişmişti. Üç kişi bir adamın peşindeydik ve bir restorant dolusu şahidimiz vardı. Ben kaçıp saklanabilirdim ama yinede hiç belli olmazdı. En ufak hatada enselene bilirdim ki buda kaç yıl hapis düşünemiyorum bile helede tüm öldürdüğüm insanları eklerseniz müğebbet hapis kapıdaydı. Ben bunları daha önce hiç düşünmemiştim. İşte o an anlamıştım ki yaptığımız iş çok tehlikeli, zor ve kötüydü. Üçümüzde birbirimizin suratına bakıyorduk. Ama ben dediğimde haklıydık görünürde ne malzeme vardı nedekonuşan... Sonunda genç bayan konuşmuştu!..
"-Tüplerle halledebiliriz diyorum ben! Bir restoran dolusu tanık bırakmakdansa bu yöntem eniyisi!"
Kadın sözünü bitirir bitirmez adam hemen söze girdi.
"-Böyle olmaz. Eğer restoran patlarsa tüm dünya kırmızı alarm verebilir. Bu hepimiz için hiç iyi olmaz. En temiz yöntem zehir kullanalım!"
Bunu dedikten sonra ikisine bana bakıyordu demekki ikiside benim yapmamı istiyecekti. Hemen bu göreve atılacım yoktu açıkcası. İlk önce bir teklif duymak istiyordum ve o teklif gelmişti. Diğer bayandan!
"-Öyleyse siz önden buyrun bayan!"
Ardından garson kılığındaki adam bana birkaç taktik verdikten sonra yapmak istemezsem kendinin yapabileceğini ima etti. Ben bu görevi yapabilirdim hemde en başarılı şekilde bu yüzden kendimi bir açıklamaya borçlu hissettim ve şunları söyledim.
"-Yapamamak mı? Saçmalama! Ha bu arada görmüyormusunuz şuanda aşçı kılığındayım! Ve bu benim işimi kolaylaştıracak. Evet dediğin gibi zehiri baharat olarak göstereceğim."
Aşçı kılığında olmama bana büyük bir yarar sağlamıştı. Daha şu ana kadar aşçı olmakla hiçde iyi bir fikiri gerçekleştirdiğimi düşünmüyordum ama şimdi iyi hatta süper bir fikiri gerçekleştirmiştim. Yapacağım tek şey adamın önünde duran kocaman tabağın içindeki makarnaya biraz zehir eklemek, yada biraz daha fazla.! İşimizi garanti altına almak zorundaydık. James ve Améreth'in neden bana bakıp bu işi verdiklerini anlayamamıştım. Baştan aşçı kıyafeti içinde olmam olarak düşünsemde James'in bana verdiği taktikleri duyunca aşçı olduğumu, her ne hikmetse fark etmediğini daha doğrusu fark edip unuttuğunun kanısınyadım. Neyse bunun pek de bir önemi yoktu şimdilik benim zehire odaklanmam lazımdı ama oda ne?! Zehir? Onu nereden bulacaktık? Of neden hep bir pürüz çıkmak zorundaydı anlayamazdım! Neyse belkide bu nacizane fikrin sahibinin yanında bir zehir vardır? Bu konusa sesimi çıkarmayayım çıkarmayayım diyordum ama yine dayanamadım...
"-Zehiri nereden bulacağız?"
Adam cebinden küçük bir zehir şişesi çıkardı ve birşey söylemeden uzattı. Hemen aldım ve dikkatli adımlarla adamın masasına giderken zehiri cebime koydum. Adamın kulağına yaptığım hatadan ötürü özür dilemek içim onun makarnasına bir baharat koyacağımı ve bu baharat sayesinde makarnaya bayılacağını ballandıra ballandıra anlattım. Zaten şişmanlığından anlaşılacağı gibi adam hemen balıklama atladı. Bunu fırsal bilen ben hemen kocaman tabağı elime aldım ve mutfağa girdim. Kameranın kör noktasını ayarladım ve hemen cebimdeki zehiri makarnaya boşalttım. Güzelce karıştırdıktan sonra tabağı geri götürdüm ve koşar adımlarla ikisinin yanına gittim. Hemen sözlerime başladım.
"-Çabuk kaçmalıyız! Adam ölmeden önce!!!"
Dedim. Diğerleride evet anlamında başını sallayınca hemen kapıya yöneltdik ve aceleyle dışarıya fırladık. Ben bir taraftan dışarıya çıkmaya uğraşırken diğer taraftanda beni bu gece bayağı sıkan aşçı kıyafetini çözdüm. Hemen çıkarığ elime aldım ve cebimde bulundurduğum siyah çöp poşetine koyup çöpe attım. Diğerleriyle koşa koşa oradan uzaklaştık. Astronomi* | |
| | | Marianne M. Larkhill Admin
Mesaj Sayısı : 99 Kayıt tarihi : 30/07/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Ptsi Ağus. 24, 2009 7:04 pm | |
| | |
| | | Anya Mille Yeni Üye *Rütbe al hadi*
Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 25/08/09 Nerden : Oklahoma xD
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Salı Ağus. 25, 2009 5:46 pm | |
| *Vampir Sosyolojisi* Karakter Adı: Stevie Rae Johnson Karakter Özellikleri: Duygusal yapılı, espritüel ve sevimlidir.Kısa buklelere, sarı saçlara,maviş gözlere sahiptir.Örnek Rp:- Spoiler:
Stevie, okulun kapısının aralığından geceye bakıyordu.Okulda İşaretlenenlerin sayısı giderek artıyordu.Unuttuğu kitabını almak için gelmişti.Genelde geceleyin okulun kapıları kilitli olurdu.Ki Stevie Ron'danizin almıştı.Ron'u kankası olarak severdi.
Ron içeriden seslendi. ''Gel artık!Merak etme, Bay Hupard bu saatlerde gelmiyor.Çünkü ona göre yemek saati.Eeh ama!!Hadi Stevie!''
Stevie Rae koşarak yanına geldi ''Bu kadar yüksek sesle seslenmek zorunda mısın?Olayı yaygaraya verme!Megafon getireyim istersen.'' diyerek sınıfa koştu.
Stevie Rae sınıfın içerisine girer girmez, pencereler hışımla açıldı ve içeri karizma biri çıktı.Kafasındaki İşareti alnından başlayıp boynuna kadar inen sarmaşıklarla süslüydü.Rengi ise altın sarısıydı.Ucubikçocuğun kendisi de gayet işareti kadar ilginç ve bir o kadar mükemmeldi.
Siyah saçları jölelimiş gibi ıslak ve kısaydı.Gözleri kan kırmızısıydı.Ucubik çocuk, Stevie Rae'yi baş parmağıyla göstererek şu sözleri söyledi:
''Stevie Rae Johnson Gece seni seçti; ölümün doğuşun olacak. Gecenin tatlı sesine kulak ver. Kaderin seni Gece Evi'nde bekleyecek.''
Stevie Rae ve Ron feryat kopararak yere yığıldılar.Ron, hemen kendini toparlayarak Stevie Rae'ye seslendi.
''Stevie Rae!Sen de ucubik İşaretli'lerdensin!Iykk!Stevie Rae!Kalk ayağa!''Stevie Rae başağrısından ölmek üzere olduğunu hissetti.Ahh Lanet Olsun!Artık o da ucubik kan emici(Iykk!) yaratıklardan olmuştu.
Gece Evi mi?Orayı daha önce de duymuştu.Çünkü okulun en seksi fakat bir o kadar da salak kızı da İşaretlenmiş ve oraya götürülmüştü.Acaba ona ne olmuştu?Değişimi tamamlanamamış mıydı?Stevie Rae'de ucubiklerle ilgili birkaç şey biliyordu elbet.
Stevie sendeleyerek ayağa kalktı.Hala başı dönüyordu.Ron, ona ağzı beş karış açık kalmış halle bakarken, Stevie ona doğru ilerliyordu.Ron hışımla Stevie'yi itti.
''Uzak dur benden ucube!Kanımı emmene izin vermiyeceğim!'' diye bağırdı Stevie Rae'ye.Stevie ağlamaklı olmuştu.Bir işaret yüzünden ucube yerine mi konuyordu!?!Stevie geri çekilerek Ron'a:
''Seni gerizekalı!En iyi arkadaşına böyle davranamazsın!Bir İşaret yüzünden mi bütün bunlar?Madem oraya gitmeliyim bende giderim!'' diye seslendi uzaktan.Koşar adımlarla okul bahçesine çıktı.
Göz yaşlarına hakim olamamıştı.Ron arkasından bile gelmiyordu.''Ah aman Tanrım!Böyle bir çocukla dost olduğuma inanamıyorum!'' İçinden çığlık atmak geliyordu.Evin önüne durmuştu.Zili çalmaktan anne ve babasının ona da Ron'un davranışlarını sergileyecekler miydi?
Zili çaldı.İçinden de geçirdi ''Kadere razıyım!''...
Kısa Ve Öz | |
| | | Elizabeth Snowflake Yeni Üye *Rütbe al hadi*
Mesaj Sayısı : 38 Kayıt tarihi : 25/08/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Salı Ağus. 25, 2009 8:39 pm | |
| kehanet karakter adı:katherine snowflake karakter özellikleri:katherine ailesi tarafından terkedilmiştir tanrıça onun kötü anılarını silip ona geleceğini bilmesi ve kırılmaması için bir yetenek bahşeder örnek rp:herkesin görebileceğinin ötesini görmek her ne kadar geçmişini bilemesede geleceğin o gizemli kapılarını kırmak ve o büyülü kapıları sonuna kadar açmak katherine'nin işi geleceği bilmek geleceği görmeyi öğretmek çok önemli | |
| | | Neferet cés Nile Admin
Mesaj Sayısı : 64 Kayıt tarihi : 30/07/09 Yaş : 31 Nerden : Selene'in yıldızlı göklerinden..
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Çarş. Ağus. 26, 2009 7:13 pm | |
| Stevie Rae, özel karakter ismi kullanılamadığından dolayı isminizi değiştirmenizi rica ediyoruz. Aynı şey sizin için de geçerli crazy_angel. Bir insan ismi aldığınızda tekrar başvuru yapınız. | |
| | | Marianne M. Larkhill Admin
Mesaj Sayısı : 99 Kayıt tarihi : 30/07/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Perş. Ağus. 27, 2009 3:17 am | |
| Bu arada crazy_angel;örnek rp yazmalısın başvuru yaparken. =) | |
| | | Tiffanié Aislin Garden Şiir Öğretmeni
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 26/08/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Perş. Ağus. 27, 2009 4:23 pm | |
| Şiir Dersi'ni istiyorum =)
Karakter Adı: Tiffanié Aislin Garden ( Ancak Gece Evi'nde adı: Tiffanié Evelyn Cole'dur. )
Karakter Özellikleri: Belki de tarihin en kibar vampiriydi Tiffanié. Karşısındaki insana daima saygılı olur, ondan küçük olsa bile. Kaba olduğu zamanlar çok nadirdir. İnsanlar ona karşı kaba ve bir pislik gibi davranmaya başlarlarsa Tiffanié'nin kibarlığından eser kalmaz. Sevgi dolu ve sıcakkanlı bir kişiliğe sahip olsa da, her zaman ilk adımı atan kişilerden değildir. Yani biraz da osla utangaçtır. İşte, bu kişilik yüzünden insanlar onu çözemez. Sevmediği bir insana her ne kadar kibar davransa da, ondan hoşlanmadığını belli edecek davranışlar gösterir. Açık sözlüdür yani. Bazen mükemmel derecede yalan söyler, neredeyse kendisi bile yalanın inanır ancak bazı zamanlar da da berabet yalan söyler, iki yaşındaki bir çozuk bile yalan söylediğini anlar. Eğer karşısındakine yalan söylemezse ceza alacaksa çok inandırıcı yalan söyler. Ancak, sevdiği kişiye açılırken çok saçmalar ve hiç de inandırıcı yalanlar söyleyemez.
Örnek Rp:
Başka bir sitede yaptığım Rp'dir. Kanıtlayabilirim =)
“ Ah, hadi ama. Bu kadar neşeli bir havası olan bir günde ödev vermek kanunen yasaklanmalı. “ diye somurtuyordum. Sarı saçlarımla bütün gün oynamaktan yorulmamıştım. Ancak sıra ‘ sersem ‘ tabirini kullandığım kelimeye gelince, sürekli yapmak zorunda olduğum bir iş arıyordum. Ancak yapacak hiçbir işim yoktu. Tipik asi genç kız olan odam derli topluydu, – ki odamın toplu olmasını ayda en fazla 1 kez görürdüm – okulla alışveriş arasında bir derdim yoktu. Üstüm tam anlamıyla muhteşem kıyafetlerimle donatılmıştı. Saçlarım çilek kokulu pembe – ki pembeden iğrenirim – şampuanımla yıkanmış, kurutulmuş, taranmış ve toplanmıştı. Sırf ödev yapmamak için saçlarımın şeklini milyon kez değiştirmiştim. Koyu tonların hakim olduğu odamda vakit kaybetmek istemiyordum. Oflayıp puflarken baykuşum – ki adı Thina’dır, ayaklarına sarılı, sarıya kaçan beyaz kağıt parçasıyla yanıma geldi. “ Selam T. Ne haber? Ayağına sarılı o tuhaf renk kağıtta nedir tatlım? “ diyerek ayaklarına bağlanmış kağıt parçasını ondan aldım. Meraklı bir tavırla kağıdın üstündeki kan kırmızısı kurdeleyi çözerken, suratımdaki aptal ifadeyi cidden merak ediyordum. En sonunda kurdeleyi açmayı başarıp, kısık ancak yakınımda olan birinin duyabileceği bir ses tonuyla okumaya başladım.
Sevgili Linetté,
Sana bu haberi vermek benim için öyle zor ki bebeğim. Seni ne kadar üzeceğinin farkındayım. Ancak bilmeye hakkın var tatlım. Trace – benim sevgilim olur – öldü. Fransa’da sahilde ölü bulunmuş. Gerçekten üzgünüm. Fransa’daki işlerim bitmek üzere. Yakında geleceğim, eğer konuşmak istersen bir baykuş postası yeter bir tanem. Sakın unutma.
[i]Seni Seviyorum, Annen Melissa.
Okumayı bitirdiğim an çığlık attım. İnsanın kulağını tırmalayacak, neredeyse bir tahtanın uzun tırnaklarla tırmalanması gibiydi. Acı verici. Thina yerinden hopladı. Korkmuştu. Gözümden bir damla yaş geldi. Hiçbir zaman tam olarak ağlamamıştım. Yani suratıma banyo yaptıracak kadar asla. Ancak şimdi bunu yapmak için o kadar iyi bir nedenim vardı ki.. Biricik sevgilim Trace, müdürden izin kopartmayı başarıp Fransa’ya gitmişti. Aklıma görüntüsü geldi. Hafif dalgalarıyla kestane kahvesi saçları nazikçe alnına dökülüyordu. Koyu mavi gözleri insanın içine işleyecek türdendi. Bembeyaz ve sert teni her zaman ılıktı. Hava yakıcı da olsa dondurucu da olsa. Kaslı kollarını belli edecek kıyafetler giymeye bayılırdı. Pantolon olarak favorisi kottu. Gözümden bir damla yaş daha süzüldü. Dışarıdaki neşeli hava benim için kasvetliye dönmüştü. Sanki bulutlar kararıyordu. Bir bulut gördüm. Kalp vardı İçindeyse pek belli olmayacak türden yazılan harfler: L ve T idi. Gözümden gelen yaşlar suratıma oradan çeneme oradan da yatağıma dökülüyordu. Artık tek damla göz yaşı değil de sürü halinde yaşlar geliyordu gözlerimden. Herkesin hayranı olduğu sütlü çikolata rengi gözlerimden. Küçük bir göl oluşabilirdi her an. Amerika’ya gidebilirdim. Ama buna kalbimin dayanacağından emin değildim. Bu kasvetli ruh hali içinde annemin dönmesini bekledim..
***
" Ah meleğim, biraz saçma bir soru ama iyi misin? " dedi annem, zümrüt yeşili gözlerii yalvaran bakışlara çevirerek. " Sence? Anne, şu durumda iyi olmam mümkün mü? O.. o gitti. Bir daha geri gelmemek üzere gitti. B-bir daha onu göremeyeceğim. " dedim, sesimdeki hıçkırağa engel olmayarak. Sütlü çikolata rengi gözlerimden akan göz yaşları yüzümü yıkıyordu. Annem yumuşak kollarını bana uzatıp sıkıca sarıldı. Sıcacık eliyle, göz yaşlarımı silmeye çalışsa da sürekli yenisi akıyordu. Muhteşem gözlerimi silmeye çalışırken: " Beni bir kez daha göremden ö..öl..- " diyordum ancak ' öldü ' kelimesini söylemek o kadar zordu ki benim için.. " Ah anne, ilk olarak babam, sonra o.. Ağlamam gereksiz olsa da beni rahatlatıyor. Sanki göz yaşlarım kendileriyle birlikte acımı da yanlarında götürmeye çalışıyorlar. Fransa'dan nefret ediyorum ! " dedim üzüntülü bir sesle. Ancak son cümlede sesimdeki hiddet çok hem de çok fazlaydı. Annemin kusursuz yeşil gözlerinde çok hafif bir sinir vardı. Sinirlenerek konuşmamı sevmiyordu. " Bebeğim, Trace'in ölümü hepimizi sarstı. Hem de çok derinden. Seni anlıyorum ama Fransa'nın bir suçu yok. " dedi yumuşaktan sinirlenmeye doğru yol alan bir sesle. Bu konuşması ondan nefret etmemi bile sağlayabilirdi. " Anlıyor musun? Anlayamazsın, tamam mı? O benim hayatta en değer verdiğim kişiydi. Senden bile daha fazla değer veriyordum ona. Onu seviyordum. Okuldan mezun olduktan sonra evlenecektik ancak o.. Ben odama gidiyorum ! " dedim ağlayarak ancak ses tonum çok hırçındı. Annem arkamdan bir şeyler mırıldandı ancak ben duymazdan geldim. O an umurumda değildi. İç açıcı odama girerken kapıyı kapattığımda çok ses çıkmasına özen gösterdim. Derin bir nefes alarak ağlamaya devam ettim.
***
Rüya gördüğüme emindim. Çünkü: Rüyamda Trace vardı. Biricik sevgilim orada sevimli bir şekilde duruyordu. Ona sarılmak için koşuyordum ancak ben koştukça o daha da ilerliyor bense geriye gidiyordum. " Trace ! Trace ! " diye bağırmayı da ihmal etmiyordum elbet. Trace, o muhteşem yüzünü bana çevirdiğinde afalladım ancak Trace'in arkasından yüzü görünmeyen, siyahlara bürünmüş bir adam gördüm. Gözlerimi sonuna kadar açıp " Trace, dikkat et ! " diye bağırdım ancak Trace, bana bakıyordu. Hıçkırmaya başladım. Bağırmaya devam ediyordum. Trace, kaçmadı, arkasına bakmadı. O siyahlara bürünümüş adam, hayatımı sonlandırmama yetecek iki kelime söyledi. Trace'in hayatını sonlandırarak.. " Avada Kedavra.. " dedi, çok çok kısık bir sesle. " Hayır! Trace, ölme! Gidemezsin, beni bırakma. " diye ne kadar bağırsam da o ölmüştü. Göz yaşlarım sel gibi akmaya başladı. O adam, arkasını dönüp gitmişti. Koşmaya çalıştım ancak hala yürüyemiyordum. Trace'in ölü bedeni benden yaklaşık olarak otuz beş metre uzaktaydı. " Trace.. " dedim kısık bir sesle.. Ve yatağımdan müthiş bir hızla kalktım. Yüzümü kontrol edince, gözlerimden boşalan göz yaşlarıyla ıslandığını hisettim. Ve kabusumun kaldığı yerden devam ettim. Ağlayarak.. | |
| | | Marianne M. Larkhill Admin
Mesaj Sayısı : 99 Kayıt tarihi : 30/07/09
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Salı Eyl. 01, 2009 3:50 am | |
| | |
| | | Eliesha Miranda Soul Yeni Üye *Rütbe al hadi*
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 28/08/09 Nerden : Kaliforniya/Los Angeles
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Paz Eyl. 13, 2009 1:31 am | |
| *Vampir Sosyolojisi*
Karakter Adı:Eliesha Miranda Soul(Gece Evi değişim adı Alice) Karakter Özellikleri: İçim dışım bir değildir asla. Dışarıdan güzel -yeri geldiğinde masum-, içeriden ise... Kelimelerle anlatılamayacak kadar değişik biriyim. İki yüzlüyüm,gizemliyim, naziğim, neşeli ve bir o kadar da soğuk biriyim.
Kimseden korkmam,ölümden bile…Kaçmaktansa o saniye ölmeyi yeğlerim.
Asla pes etmem asla!Meydan okunursa asla geri çekilmem!Karşımdaki kişi nasıl oynamak istiyorsa bende öyle oynarım.Ortama uyum sağlarım. Duygularımı çok kolay saklarım.Yalan söylemek konusunda benden iyisi yoktur sanırım…Sanırım,hiç bana uygun bir kelime değil.Kesin konuşmayı severim.Asla,kesinlikle,eminim,hiçbir zaman...Belkiler,olabilirler bana göre değil Saygı. Nezaket. Kan. Örnek Rp:~Başka bir siteden alıntıdır,kanıtlayabilirim. Lisha rahat yatağına uzanmış gözlerini tavana dikmişti.Perdeler sıkıca kapatılmıştı.Lisha avlanmalıyım belki de diye düşündü.Evet,evet avlanmalıyım.Bir boz ayı iyi olabilir,ya da bir dağ aslanı....Bu sırada komidinin üzerindeki çalar saatin çalmasıyla hızla yaatktan kalktı ve perdeleri sonuna kadar açtı.Hava kararmıştı.Sonunda.... Lisha hızla bir kot şort ve bir gömlek giydi.Saçını dağınık bir topuz yaptı ve kendine ayna da şöyle bir baktı.Simsiyah gözleriyle beyaz teni bir tezat oluşturuyordu.Ürktü,olduğu şeyden ürktü...Şu anda insanlara zarar verebilirdi ve sonra büyük bir vicdan azabı kalbini yakar kabururdu. Birden hızla silkelendi.Düşüncesi bile boğazının yanmasına ve kaslarının gerilmesine neden olmuştu.Ağır adımlarla dış kapıya doğru yürüdü.Tam kapıyı açıyordu ki zil çaldı.Lisha insan kokusu alabiliyordu ve ağzının sulanmasına engel olamıyordu.Kapıyı yumuşakça açtı ve ev sahibiyle burun buruna geldi.O an tek düşündüğü şey ev sahibinle aynı apartmanda oturmamalısın,oldu!Sakin ve yumuşak olduğuna inandığı bir sesle ''Ah!Bayan Steword,sizi görmek güzel!Nasılsınız?'' ''Kiranızı dün ödemiş olmanız gerekiyordu.'' ''Affedersiniz.Yatırdım sanmışım sanırım.Yaklaşık 1 saat sonra hesabınızda olur.'' Lisha kirayı yatıramamıştı.Daha doğrusu yatırmayı unutmuştu.Kapıyı kapattı ancak kitleme gereği duymadı.Ev sahibine döndü ve gülümsedi. ''İyi akşamlar!''diye mırıldandı Lisha ve ev sahibini arkada kapalı kapıya boş boş bakar şekilde bırakıp hızla merdivenlerden aşağı indi. Hava güzeldi.Ilık bir esinti vardı ve karanlıktı.Gökyüzünde yıldızlar ve ay parlıyordu.Lisha gökyüzüne bakıp iç geçirdi.Küçükken her zaman herkesin bir yıldızı olduğuna inanırdı gökyüzünde...Şimdi ise o günleri gülümseyerek hatırlıyordu ve gözleri doluyordu ama hiçbir zaman gözyaşı dökmüyordu.İnsanken de öyleydi Lisha!Kısa insan hayatında yalnızca bir kere gözyaşı dökmüştü.Babasını kaybettiğinde...Onun bir daha geri gelmeyeceğine inandığında...Lisha birden gözlerini ayaklarına dikti.Hatırlamak istemiyordu.Zaten insan olduğu zamanlardaki anıları çok bulanıktı.Sessiz adımlarla yürümeye devam etti.Evi bilerek ormana yakın tutmuştu.Böylece kolayca avlanabiliyordu.Ama önce kira olayanı halletmeliydi.Ev sahibini bir daha ki ay kirayı ödemeyi unutana kadar görmek istediğini sanmıyordu. Banka neredeyse boştu.2 çalışan ve 3 müşteriden başka kimse yoktu.Adamın biri ağlıyor ve bağırıyordu.Kredi borcundan bahsediyordu.Lisha direk olarak bankamatiğe yöneldi.Parayı havale ederken adamın iyice çileden çıktığını ve sövmeye başladığını fark etti.Bir an öyle sinirlendi ki gidip adamın kafasını bedeninden ayırmak istedi.Ellerini bankamatiğin kenarlarına sabitledi.Ekranda para havale edilmiştir yazısını görünce hissettiği rahatlama onu da şaşırttı.Kartını bir hışım çekip hızla oradan uzaklaştı.Bir an önce ormana ulaşıp avlanmalıydı.İnsanların hayatını tehlikeye atmanın anlamı yoktu. Orman sessizdi ve bu haliyle epey ürkütücü görünüyordu ama Lisha'yı bu durum hiç etkilemedi çünkü o da bu ormanın ürkütücü olmasının nedenlerinden biriydi.Koşmaya başladı.Ilık meltem yüzünü okşuyordu ve istekle yanan boğazının biraz da olsa yatışmasına neden oluyordu. Ormanın derinliklerine gelince durdu ve gördüğü ilk dağ aslanının üzerine atladı. İşi bittiğinde üstü,başı tertemizdi ve gözleri parlak altın sarısıydı.Sakindi ve huzurluydu.Bir ağacın altına oturdu ve gövdesine yaslandı.Gözlerini gökyüzüne dikti.Lisha arkadan ayak sesleri duydu ancak umursamadı.Koku vampir kokusuydu.Ancak bu vampirin yanına oturduğunu görünce ona döndü.Yanında oturan en iyi arkadaşı aynı zamanda da ev arkadaşı olan Linda'dan başkası değildi.Lakapları ne kadar da benziyordu.Lisha bunu her zaman komik ve ilginç bulmuştu.Linda Lisha kadar uzun değildi ve kıpkırmızı küt saçları sevimli yüzünü çevreliyordu.Lisha ona gülümsedi. ''Seni görmek güzel.Dün geceden beri seni göremiyorum.Nerelerdeydin?'' ''Geo'nun evindeydim.Suzie bir iki günlüğüne alaskaya mı ne gitmiş de bende fırsattan istifade Geo'yu gördüm.''Geo Linda'nın erkek kardeşiydi ve o da bir vampirdi ve kız arkadaşı Suzie ile yaşıyordu.Linda Suzie'den nefret ediyordu.Onda hoşlanmadığı bir şeyler olduğunu söyler durur ancak Lisha asıl nedenin yalnızca Geo'nun onlarla değil de Suzie'yle kalması olduğunu biliyordu.Linda ''Sen ne yaptın bugün ve dün hava güneşliydi ancak yarın kesinlikle bulutlu olacak.''Lisha ''İyi bende bütün sabah tek başıma evde tıkılıp kalmam.Uyumayı çok ama çok özlüyorum Linda!Uyurken canım sıkılmazdı,kendi hayal dünyamda kaybolurdum ama şimdi gözümü bile kırpmıyorum ve sonsuzluk bana çok uzun bir zaman gibi geliyor.''Linda ''Neyse kankacık bundan sonra seni asla yalnız bırakmayız.Sana pek yaramıyor çünkü felsefe yapmaya başlıyorsun.'' İkiside gülmeye başladı.Lisha yalnızca gülmek istiyordu.Sorunlarını sonra da düşünebilirdi. | |
| | | Serap Kızılkuş Yeni Üye *Rütbe al hadi*
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 21/01/10 Yaş : 30 Nerden : Tulsa Geve Evinden
| Konu: Geri: Profesör Seçimleri Perş. Ocak 21, 2010 11:41 pm | |
| *Vampir Sosyolojisi
Karakter Adı:Serap Kızılkuş Karakter Özellikleri: **Sevecen **Cana yakın **Genellikle sabit görüşlü **Kitap kurdu **Duygusal... Örnek Rp:
Gök mavisi elbiseyle ne kadarda güzel görünüyordu.Tıpkı prensesler gibi.Mavi gözleri , sarı saçları , gök mavisi elbisesiyle büyüleyiciydi.Makyajı hafif ve mavi ağırlıklıydı.Liss’in güzel tenine çok yakışmıştı.
Liss hazırdı ama Rose ancak uyanabilmişti.Hala Liss’in o kadar güzel görünebilmesine şaşıyordu.Daha önce arkadaşını hiç bu kadar güzel görmemişti.Belki de sürekli stres altında oldukları için kendilerine bakamıyorlardı.’’Muhteşemsin Liss Erik’in her zamanki gibi ağzının suları bir kez daha akacak.’’dedi.Liss gülümsedi.Gerçekten Erik’ten hoşlanıyor muydu? Bilmiyordu.Aslında bu konu hakkında üzülmüyor değildi.Erik onu iki yıldır seviyordu.Hiç bir kıza dönüp bakmıyordu.Liss bu konuda ne yapmalıydı?
Rose lavaboya gitti.Yüzünü yıkadı.İstemedende olsa Dimitri gelmişti aklına.Acaba baloda o da olacakmıydı.Belki Rose’u dansa kaldırırdı.Ne de olsa çok yakınlardı.Her gün dersler bittikten sonra Dimitri’den gardiyanlık dersleri alıyordu.Bu onların yakınlaşmasını sağlamıştı.Rose Dimitri’yi spor kıyafetlerle görmeye bayılıyordu.Önce yüzünü yıkadı.Sonra dişlerini fırçaladı.Fazla uyumuş olmalıydı.Gözlerinin altlarında morluklar vardı.Rose ilk önce dün almış olduğu siyah elbiseyi giydi.Bu arada Liss’i Erik gelip götürmüştü.Saçlarını maşayla dalgalı hale getirdi.Daha sonrada gri tonlarında makyajını yaptı.Dimitri beni beğenecek mi? , diye düşünmeden edemiyordu.Gerçekten de güzel olmuştu.Bu baloya annesi de gelecekti.Annesi vampir aleminin en meşhur kadın gardiyanıydı.Tabiki böyle önemli bir davette o da olacaktı.Kapı çaldı.Rose Dimitri’nin geldiğini düşünerek sevinçle kapıya koştu.Kapıyı açtı.Annesiydi.Çok mutluydu annesinin boynuna atladı.’’Seni çok özledim anne.’’dedi.Rose çok duygusal bir kızdı.Fakat hiçbir zaman belli etmezdi.Bütün akademi onu kavgacı ve güçlü Rose olarak tanırdı.Bu yüzden annesine seni çok özlem derken bile sertti.Dimitri en çok bu yönünü seviyordu Rose’n .O da Rose gibiydi.Belkide Rose’u bu yüzden daha farklı buluyordu.Diğer kızlar gibi her şeye ağlamıyordu.Annesi de çok özlemişti küçük Rose’unu.(Küçük dediysem 17 yaşında annesine göre küçük yani.) Annesi Rose’un bu kadar büyüyüp güzelleşiceğini tahmin etmemişti.Birlikte aşağıya iniyorlardı.Tam merdivenlerde Dimitri’yle karşılaştılar.Rose ‘’Anne bu Dimitri.Liss’in gardiyanı.’’dedi.Bir yandanda Dimitri’yi selamladı.Dimitri’’Sizin gibi bir gardiyanla tanışmak benim için onur.’’dedi. ''Memnun oldum Dimitri.''dedi annesi.Daha sonra balo salonuna girdiler.Annesi kraliyet üyelerinin bulunduğu masaya gitti.Rose ise Liss ve Erik’in bulunduğu masaya gitti. İlk dans başlamıştı.Erik önce Liss’in önüne eğilerek duygusal bir konuşma yaptı sonra dansa kalktılar.Liss çok duygulanmaştı.Ve evet artık onlar çıkıyorlardı.
Rose’n hiç beklemediği bir şey oldu ve Dimitri gelip Rose’a ‘’Benimle dans eder misin leydim?’’dedi.Rose ağlamamak için gözleri kırpıştırdı.’’Büyük bir zevkle.’’dedi.Rose o kadar mutluyduki bunu Liss bile anlamıştı.Rose Liss’e Dimitri’den hoşlandığını söylememişti.Çünkü vampir akademisinde iki dampir birlikte olamazdı.Üstelik Dimitri Rose’dan altı yaş büyüktü.Ama artık çok geçti.Liss çoktan anlamıştı.Rose’n ayakları titriyordu.Ve daha çok titreyecekti.Çünkü Dimitri bir karar almıştı.Vampir Akademisi’nin kuralları artık umrunda değildi.Rose’u istiyordu , çok seviyordu. Rose’n kulağına eğilerek’’Seni çok seviyorum.’’dedi.Rose o kadar şaşkındı ki öylece kaldı.Sonra yanağından iki damla göz yaşı aktı.Dimitri Rose’u öyle görünce duygularının karşılıksız olmadığına çok sevindi.Rose’da Dimitri’nin kulağına eğilerek’’Bende , bende.’’dedi.Başka bir şey söyleyemiyordu.O anda sadece Dimitri’ye sarılmak , onu koklamak ve öpmek istiyordu.Dimitri ‘’Dışarı çıkıp konuşmalıyız.’’dedi.Rose’n elinden tuttu , dışarı çıktılar.Rose hala inanamıyordu.Bu bir rüyaysa beni sakın uyandırmayın diye düşündü.Dimitri konuşmaya başladı’’Biliyorum.Şaşkınsın , ama daha fazla acı çekmek istemedim.Vampir Akademisi bize sırt çevirebilir.Ama hiç biri umrumda değil.Ben sadece seninle mutlu olmak istiyorum.Tüm bu olumsuzluklara rağmen benimle bir hayat kurmaya var mısın?’’dedi.Rose yanlış duymuş olmalıydı.Böyle bir şey rüyasında bile olamazdı.Ağlamaya başladı.Dimitri Rose’a sarıldı.’’Seni asla bırakmayacağım.’’dedi.Rose’’Bende seni çok seviyorum.Her gece hayallerinle uyuyorum.Ama Vampir Akademisi’ne sırt çevirirsek Liss ne olcak? O benim en yakın arkadaşım onu yalnız bırakamam.’’dedi.Hala ağlama devam ediyordu.Dimitri onu ilk kez ağlarken görmüştü.Rose bile kendine inanamıyordu.Şimdiye kadar aşk yüzünden hiç ağlamamıştı.’'Merak etme aşkım.Biliyorsun ben Liss’in gardiyanıyım.Bir yolunu bulacağım.’’dedi Dimitri.Rose’u ağlarken görmek onu üzmüştü.Gözleri doldu.Kendini zor tutuyordu ağlamamak için.Rose Dimitri’ye baktı.Dimitri Rose’n yüzünü avuçlarına aldı.Göz yaşlarını sildi.’’Hiç ayrılmayacağız , buna izin vermem aşkım.’’dedi.Ve Rose’n dudağına yapıştı…
| |
| | | | Profesör Seçimleri | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|